Farkındalık vs. Keşke
Farkındalık ilgiye, ilgi gözleme, gözlem muhakemeye, muhakeme ise düşünmeye, akletmeye, anlamaya netice verir. Akletmek iradeyi tetikler, istikrarlı irade ise bizi hedeflediğimiz noktaya götürür.
Sadece anlamak yetmiyor. Hayatımızda bir çok meseleyi anladık: Kötü alışkanlıklarımızın zararlarını, kişisel gelişiminin önemini, yakınlara değer vermemiz gerektiğini… Hepsini anladık, fakat anlamak maalesef kötü alışkanlıklarımızdan bizi alıkoymuyor, kişisel yatırıma gereken adımı attırmıyor, hayatta olan yakınlarımıza hak ettikleri ilgiyi göstermemize fayda etmiyor…
Hücrelerimize kadar FARKINA vardığımız zaman, meselenin önemini ve derinliğini yaşamaya başlıyoruz. Fakat ne yazık ki farkındalık, hayatımız alt üst olduğu zaman oluşmaya başlıyor. Kötü alışkanlıklardan dolayı kansere yakalandığımız, büyük imkanı yabancı dil yetersizliği yüzünden kaçırdığımız, veya hayatımızda ve gönlümüzde yeri büyük olan yakınlarımızı kaybettiğimiz zaman…
Keşkelerle boğulup gidiyoruz sonra… Keşke o kadar sigara içmeseydim… keşke zamanıda kendimi geliştirseydim… keşke sevdiğim insanlarla daha fazla zaman geçirseydim…
Farkındalığın olmadığı yerde zamanla keşkeler oluşur.
Beni ben yapan, aklen, zihnen, bedenen bu hale getiren geçmişte farkında olarak veya olmayarak yaptığım seçimlerin bütünüdür.
Ben = seçimlerim
Beni ben bu hale getirdim, benden ben sorumluyum.
Doğru farkındalığın sonucu — doğru ve istikrarlı iradedir. İradenin istikrarı ise bir çok şeye hayır diyebilmekten geçiyor.
“Kafamda Davut’a dair bir görüntü yarattım ve Davut’a ait olmayan her şeyi mermerden kazıyıp attım.” Michelangelo