Çevre, Korkularımız ve Kişisel Gelişim
2 Ocak 2019. Bali’ye olan yolculuğum çok heyecanlıydı. 17 saatlik bir yolculuk geçirecektim…
6 ay önce Konferansa katılmak için kaydımı yaptım. Dubai üzerinden aktarmalı biletleri ayarlayıp, günü bekliyordum.
Bu konferans hayatımı çok değiştireceğini biliyordum. 10 gün boyunca dünya çapında online eğitim üzerinde ciddi çalışmalar yapan ve inanılmaz değer oluşturan 250 kişiyle bir araya gelecektik. Aralarında Forbes’ta ilk 100’e girenlerden tutun da, dünyada çok çaplı işleri yapan iş insanları, yatırımcılar, CEO’lar ve şirket kurucuları da olacaktı…
Gün yaklaştıkça korku dolu duyguları yaşadım, hatta gitmekten vazgeçmek bile aklımdan geçiyordu. Fakat korkularımının ötesinde gelişim var olduğunu farkındaydım, dolayısıyla kendimi bu konuda hep zorladım ve zorluyorum.
Korkuyorsam yapıyordum ve yapıyorum:
10 sene önce korkular içinde dilini konuşamadığım ve bilmediğim ülkeye (Türkiye) cebimde sadece 20 dolar parayla gelip, zor şartlara rağmen marka isim haline gelebildim.
Türklere İngilizce öğretmekten çekiniyordum, çünkü yanlış kullandığım Türkçeden eleştirileceğimden korkuyordum, ama yaptım. Çok eleştirildim, eleştiriliyorum da, ama hali hazırda online eğitimlerime 25 ülkeden öğrenciler katılıyor…
Aşırı yükseklik korkum olmasına rağmen 2 defa paraşütten atlayıp, hem korkumu yenebildim, hem kuş gibi havada süzülmek ne kadar güzel bir duygu olduğunu iliklerime kadar hissedebildim…
Korkularımı kabul etmeyi öğrendim, çünkü
Korkularım bir sonraki seviyeye geçiş aşamalarımdır
Bali’ye gitmekten korku sebebim ::konfor alanımın dışına çıkmaktı,:: yurt dışı deneyimlerim vardı ama bu kadar uzağa daha önce gitmemiştim, bilmediğim insanlarla bir araya gelmek, benim gibi içe kapanık biri için zorlu bir durumdu.
2 Ocak geldi.. uçağa bindim, ve Dubai aktarmalı 17 saat sonra Bali’ye ulaştım. Otele yerleştim ve sabaha kadar gözüme uyku girmedi çünkü ertesi günü heyecanlı bir şekilde düşünüyordum.
Sabah kahvaltıda konferansa gelen bir kaç sosyal medya fenomenleri gördüm ve kendimi zorlayarak korkularıma rağmen yanlarına oturmak için izin istedim ve tanıştım… Korkularım boşuna olduğunu anladım.
10 günlük konferans boyunca kendimi zorlayarak bir çok kişiyle tanışıp, çok ama çok değerli bir çevre edindim.
Konferansımın 4. gününde, öğle yemek molasında odama girdim ve kendimi tutamayıp ağladım, mutluydum — korkularımı yendim, geldim, bir yatırım yaptım ve tanıştığım insanlarla onlardan edindiğim bilgilerle ve onların bana açtıkları çevreyle hayatıma büyük bir değer kattım, başardım.
Türkiye’de yaptığım işimi doğru düzgün kimse anlamıyordu. Derdimi doğru dürüst anlatamıyordum… yalnızdım… Konferansta ise benim gibi düşünen 250 kişi vardı. Ve sırf bunun için dünyanın diğer ucuna gitmeye değerdi.
Her tanıştığım kişiyle saatlerce konuşuyordum, heyecanlıydım, çünkü herkes açık bir şekilde bütün bilgileri paylaşıyordu. Her konuşmayı, ya telefonuma ses kaydı yapıyordum, ya da her daim not defterlerimle gezerdim.
Benim gibi düşünen, benim “dilimi konuşan”, benim alanımda x100 kat gelişim sağlayıp, tecrübesini kolaylıkla aktaran, beni yukarıya taşıyan, ciddi sinerji oluşturan bir çevreyi — hazineyi buldum.
Beni yapıcı bir şekilde eleştirebilen, ve anında çözüm sunabilen bir çevre… Büyük bir zenginlik…
Bali’deki seyahatimden sonra ciddi anlamda farkına vardığım bir kaç noktaları paylaşmak istiyorum:
Çevre
- Ben çevremdeki 5 kişinin ortalamasıyım, dolayısıyla sağlığıma, eğitimime önem verdiğim kadar, çevreme de çok önem vermem gerekiyor. Kendimi inşaa etmek için çevremi inşaa etmem gerektiğini anladım
- Hayatımız boyunca oluşan çevre “mecburi” bir çevreydi. Okul, üniversite, iş yerimiz. Bu çevrenin ortalaması olmak isteyip istemediğimizi kendimize sormamız gerekiyor, ve bilinçli bir şekilde doğru çevreyi inşaa etmemiz gerekiyor, bizi geriye doğru çekenlerden ise kurtulmamız…
- 1+1 = 11’dir. 2 kişinin yarattığı sinerji katlanarak artıyor. Doğru kişileri bulmak için farklı networklere, eğitimlere ve konferanslara katılmak mutlaka lazım
- Doğru çevreyi inşaa ederken, sağlıklı sinerji oluşabilmesi için, almaktan ziyade önce vermeyi öğrenmemiz gerekiyor. Çiftçi metaforu bu bağlam için uygun görüyorum. Önce ekeceğiz, sonra alacağız - değer oluşturacağız ki, değer kazanalım.
Korkular
- Korkularımızın ötesinde her daim gelişim vardır. Boş eleştirilerden korkmamak lazım. Adı üzerine “boş eleştiri”. Yapıcı eleştirelere karşı ise kendimizi açmamız gerekiyor. Çünkü onlar bizi ciddi anlamda hedeflerimize, hatta daha da öteye taşıyabilir.
- Hata yapmak — en büyük korkularımızdan bir tanesidir. Mükemmeliyetçilik — ilk aşamalarda hastalıktır. Ne kadar çok hata yaparsak, o kadar çabuk gelişim sağlarız. Bir çocuk yürümeye başlamadan önce ortalama 200 defa düşüp kalkarmış… Ne düşmekten korkmamız gerekiyor, ne de tekrar tekrar denemekten. Çünkü sonunda bir ödül vardır — “yürümek”