Öğrenme prensipleri
Bir çok kişi benim dil yeteneğim yok, veya daha da kötüsü, ben dil öğrenme özürlüyüm, diyor. Halbuki doğamıza baktığımız zaman, insan — temelinde sosyal bir varlıktır, ve insanlar arası iletişimi ileri boyutta ve seviyede geliştirebilir donanıma temelden sahiptir. Sadece bu donanımın içten dışa doğru yansıması süre olarak insandan insana değişiyor. O kadar.
52 dil bilen ünlü dil bilimcisi Dmitri Petrovun tespitine göre, eğer bir insan ana dilinde normal konuşabiliyorsa, belli başlı konuşma hastalığı yoksa, o zaman yabancı dil öğrenme yeteğine sahip olduğunu söylüyor.
Bebekleri ele alalım. Her bebeğin konuşmaya başladığı zaman farklı olabilir. Bazıları 6–7 aylıkken, bazıları 1 yaşındayken, bazıları ise 3 yaşındayken konuşmaya başlıyorlar. Peki, daha erken konuşmaya başlayan bebekler dil yeteneğe sahip olanlar mıdır? Hayır. Aynı şekilde yürümeyle ilgili. Daha erken yaşta yürümeye başlayanlar koşmaya veya spora daha yatkın diyemeyiz.
Peki, o zaman şöyle bir soru ortaya çıkıyor:
Madem doğamızda belli başlı geliştirilebilir yabancı dili konuşmaya yönelik iç donanım varsa, onu ortaya nasıl çıkarabiliriz?
Hayatımızda belli başlı mutlak gerçekler veya prensipler vardır. Bu mutlak prensipleri anladığımız ve hayatımıza veya gelişimimize uyguladığımız takdirde başarı kaçınılmazdır.
Öğrenme sürecini ele alalım. Herhangi bir şeyi öğrenmeye çalıştığımız zaman 3 süreçten geçmemiz gerekiyor. Daha iyi anlaşılması için araba kullanımı ele alalım.
Birinci Süreç bilgi girdisi. Bu görsel olabilir, işitsel veya dokunsal olabilir. O bilgi her neyse onu tanımaya, algılamaya, anlamaya çalışıyoruz. Araba bağlamında — bu trafik kuralların öğrenilmesi, arabadaki belli başlı mekanizmalar vs. olabilir. Yani teorik bilgi
İkinci Süreç ise uygulama süreci. Öğrendiğimiz teorik bilgiyi uygulamaya çalışıyoruz yani arabaya biniyoruz, bilgilerimizi deneyimliyoruz. Bu sürecin çok ama çok önemli bir kısmı var, o da bu süreç zarfında bol bol hata yapılması.
Hata, iyileşmemizi, ileri seviyeye geçmemizi sağlayan önemli bir geri bildirimdir.
Onu hiçbir şekilde atlayamayız. Ne kadar çok hata yaparsak, o kadar çok geri bildiri alırız ve o kadar da hızlı gelişiriz. Bahsi geçen iç donanımın bazı insanlarda hızlı gelişmenin nedeni de bu. Hatalardan korkmamaları, mükemmeliyetçi davranmamaları, ve en önemlisi geri bildirilere açık olmaları.
Ve son üçüncü süreç ise otomatik süreci. Bu süreçte artık siz arabayı rahat bir şekilde kullanıyorsunuz. Vites arası geçişlerde neyi nasıl yapmanız gerektiğini düşünmüyorsunuz, park esnasında strese girmiyorsunuz, hatta araba kullanırken yanınızdaki kişiyle çok rahat bir şekilde konuşuyorsunuz. Araba kullanımı size gayet doğal bir süreç haline geliyor. Ama buraya ulaşabilmeniz için çok önemli olan hata sürecinden geçmeniz gerekiyor. Bu öğrenmenin mutlak prensibidir. Onu bozamayız.
Yapılan bir araştırmaya göre, dünyanın neresinde olursanız olun, her bebek, yürümeye başlamadan önce ortalama 200 defa düşüp kalkarmış. Ve bu 200 defa hatalı yürümelerden ve düşmelerden sonra, her bebek doğasında olan yürüme donanımı ortaya çıkarıyor ve yürümeye başlıyor. Benim yürümeye yeteceğim yok ya, diyen insanları hiç gördünüz mü?
Peki ya biz, yabancı dil öğrenme sürecinde kaçıncı düşüşümüzden sonra içimizde var olan konuşma yeteneğimizi ortaya çıkarmaktan vazgeçtik? Öğrenme prensiplerinde kaçımız 2. sürecinde kaldık…?